14 Aralık 2010 Salı

pakdil der ki

direniş kavramı dolaysız ve dolambaçsızdır, der Tarih...

şunu duymadım ya,söylüyorum:

insanın dili Din: inanalım,inanmayalım: hepimiz bu temelde gidip geliyoruz...
savunma düzenine de geçilse,saldırı için beklense de: bütün kalemlerden,bütün kağıtlara düşen her sözcük - kesip doğrasak da,paramparça ettiğimizi sansak da- Yaradan'ı ima etmekde.

nuri pakdil

tüm yazmayı sevenlere...
yazarlara...

bitti mi?...nerde?

otoyol uykusu kemal sayar
bu böyledir mustafa kutlu
efrasiyabın hikayeleri ihsan oktay anar
gizli özne nihan kaya
buğu nihan kaya
ne ki ababeth hasan ali yıldırım
toz rasim özdenören
imkansız öyküler rasim ö.
polyanna eleanor h. porter
bağdat düşerken zeki bulduk
genç werther'in acıları goethe
balık ve tango sibel eraslan
satranç stefan zweig
şey sadık yalsızuçanlar
azrailin secdesi ayşe uçkan
garip sadık yalsızuçanlar
ertesi dünya abdullah harmancı
bir kitap bir balta ömer farık dönmez
camtutan melek paşalı
hayal günlüğü melek paşalı
duvar sartre
kör baykuş sadık hidayet
uyuyan adam georges perec

koliler sonsuz

cenk hikayeleri murathan mungan
kırk oda m.mungan
can parçası sibel eraslan
parçası benden sibel e.
kayıp dilin öyküleri kamil yeşil
ankebut kamil yeşil
tamir görmüş aşk kamil yeşil
ey insanoğlu mihail nuayme
kalk son gününe veda et m.nuayme
mirdad m.nuayme
arkaşın günlüğü m.nuayme
kırmızı yıldız ramazanoğlu
derin siyah yıldız r.
zilha günü yıldız r.
suya düşen dantel cihan aktaş
son büyülü günler cihan aktaş
seni dinleyen biri cihan aktaş
azizenin son günü cihan aktaş
tahir ile zühre münire daniş
aşk ile hu münire daniş
pinhan elif şafak
siyah süt elif şafak
mahrem elif şafak
şehrin aynaları elif şafak
bit palas elif şafak
araf elif şafak
değişim franz kafka
dava franz kafka
amerika franz kafka
kapıları açmak mustafa kutlu
tahir sami bey'in özel hayatı mustafa k.
yoksulluk içimizde mustafa k.
ya tahammül ya sefer mustafa k
hüzün ve tesadüf mustafa k.
sır mustafa k.
rüzgarlı pazar mustafa k.
zafer yahut hiç mustafa k.
arkakapak yazıları mustafa kutlu
chef mustafa kutlu
menekşeli mektup mustafa kutlu
huzursuz bacak mustafa kutlu
 itin biri bülent akyürek
zamanın efendisi bülent a.
yağmur getiren fırtına bülent akyürek
hayal meyal tarık tufan
ve sen,kuş olur gidersin tarık tufan
mavi tüy richard bach
pırpır richard bacch
bir richard bach
sonsuzluğa uzanan köprü richard bach
YAŞAMAK CAHİT ZARİFOĞLU

koli günü bitmedi daha

gün akşamsızdır fatma k. b.
insan ne ile yaşar tolstoy
yabancı albert camus
züleyha zeki bulduk
ebuzer hakan albayrak
çalıkuşu r.n.güntekin
aşkname iskender pala
banu cihan süleyman tevfik
alice harikalar diyarında lewis carrol
tutiname süleyman tevfik
hay bin yakzan ibn sina/ibn tufeyl
mekkeye giden yol muhammed esed
felatun bey ile rakım efendi ahmed midhat
kapalı öyküler
bir çift yürek marlo morgan
bir islambol hayalhanesi serkan özburun
seçme hikayeler sait faik
düdüklü öğretmen ertuğrul fındık
diyet ömer seyfettin
kılavuz bilge karasu
parfümün dansı tom robbins
insancıklar dostoyevski
çöl masalları tayfun pirselimoğlu
ayna içinde ayna micheal ende
aynalar koridorunda aşk mustafa ulusoy
gül yetiştiren adam rasim özdenören
mesneviden öyküler ahmet selim
oma engin noyan
sadece aptallar sekiz saat uyur erdal demirkıran
bir hüzün yolcusu nusret özcan
bıldırcın ve sonbahar necip mahfuz
tatar çölü dino buzzati
gülziya murat çelik
swannlar'ın tarafı marcel proust
bir düğün gecesi adalet ağaoğlu
fatma aliye f.k.barbarosoğlu
yusuf ile züleyha nazan bekiroğlu
la n. bekiroğlu
cam ırmağı taş gemi n.bekiroğlu
isimle ateş arasında n. bekiroğlu
suskunlar ihsan oktay anar
ouslu kıtalar atlası i.o.anar
şehirleri süsleyen yolcu sadık yalsızuçanlar
yakaza sadık.y.
gerçeği inciten papağan sadık.y.
ayan beyan sadık.y.
kerem ile aslı sadık y.
gezgin sadık y.
cam ve elmas sadık y.
anka sadık y.

perec



bütün dünya olağan gözüküyor,ama bir gün,bir hafta,bir ay ya da bir yıl sonra çürüyüp yok olacak.
çünkü bir yarık var..hiç durmadan,adım adım hacmini artıran bir yarık,uçsuz bucaksız bir unutuş,dipsiz bir uçurum,boşluğun istilası...

bir bir susacağız...

georges perec 

koliler

yangın merdiveni ali ural
üç noktalı yağmur ahmet mercan
kristal yelkenli jose maure de vasconcelos
çavdar tarlasında çocuklar j.d.salinger
k'sı ş'siz aşkın hikayesi mustafa mestur
dar kapı andre gidebu şarkıları beni ağlatmak için mi yazdılar jan devrim
şeytanın vaadi tevfik el hakim
su üstüne yazı yazmak muhyiddin şekur
eylül mehmet rauf
gariplerin kitabı ıan dallas
yolcular ali fuat
bilmiş kebikeç ceyhum emre teoman
saatleri ayarlama enstitüsü ahmat hamdi tanpınar
hasan mellah ahmet midhat
kırk gri hırka suavi kemal yazgıç
şebek romanı ayşe şasa
ferrarisini satan bilge robbin sharma
semerkant amin maalouf
ben sabaha kadar uyanığım cafer.m.sadegh

dorian gray'den az öz



bugün evli erkekler bekar gibi yaşıyor,bütün bekarlar da evli erkekler gibi.
Lord Henry:"Fin de siecle" dedi...
Ev sahibi hanım buna:"Fin de globe" diye karşılık verdi....

fin de siecle:yüzyılın sonu
fin de globe:dünyanın sonu

oscar wilde,dorian gray'in portresi

koliden çıkanlar

gönülsüz köktendinci  mohsin hamid
hayvan çiftliği george orwell
felsefe-i zenan ahmet mithat
adem ile havva recep güngör
siddharta herman hesse
şairin filistini mourid barghouti
mızraksız ilmihal mehmet efe
aşkname feriduddin attar
üzgünlük ibrahim tenekeci
kansızlık selçuk orhan
dorian gray'in portresi oscar wilde
gülistan şirazlı sadi

sana gül bahçesi vadetmedim



ona kanı neden lavobaya akıtmadığını sordum, dedi doktor...o da bana çok ilginç gelen bir yanıt verdi...
"kanın çok uzaklara gitmesini istemediğini" söyledi...
anlıyor musunuz?...o kendince aslında intihara kalkışmadığının,yalnızca yardım çağrısında bulunduğunun bilincindeydi...suskun ve şaşkın bir insanın çağrısıydı bu...bir apartmanda oturuyorsunuz,pencerelerinizden çok daha çabuk ve kesin bir biçimde ölüme ulaşabilirdi,ama o böyle....ve kendisi gibi sizin de uykunuzun hafif olduğunu biliyordu...

joanna greenberg

12 Aralık 2010 Pazar

kar'a dedim sana değil

kar çok güzelsin...
kar resmen bembeyazsın...
kar sen nasıl birşeysin...
kar seni aklım almıyor..
kar bana kendini anlatır mısın?...
sana bayılıyorum kar..
kar nasıl olup da bu kirli yere
tenezzül edip de
bembeyaz geliyorsun?
kar yoksa gelinlik mi senin bu üstündeki?
kar biz evlenirlen adına
gelinlik dedikleri
bir elbise giyiyoruz
bembeyaz kumaşlardan dikilen.
ondan sordum
kar bi de
melekler
seninle
göğsünü yıkamışlar
o'nun...
öyle diyorlar
kimileri inanmıyorlar..
kar sana inanmak bile
öyle zor ki zaten...
yani kar
zor derken
kolay da
kar güzelsin işte..
beyazsın...
bana alnımın aklığının
kadarlğını
tarttıransın...
elhamdülillah...

e...

kar yağınca söylediklerim..

10 Aralık 2010 Cuma

boşluğa değil boşa

bazen yazarlarla ropörtaj yapar ya birilieri..sorarlar ya sorunun birinde,okuma serüveninin nasıl başladığını...ah nasıl özenirim bu soruya,nasıl...hayal etmekten kendimi alamam bu sorunun bana sorulduğunu...
okumak belki de son zamanlarda yaptığım,görünürdeki, en manidar iş olduğu için,ki bundan asla emin değilim,bu kadar düşünüyorum üzerinde...
kitaplar sonsuz tane gibi...bitmiyorlar bitmiyorlar hiç...onlar böyle devam ettikçe ben duruyorum..onlar çoğaldıkça ben azalıyorum...tam tersi olmalı değil miydi?...
....

9 Aralık 2010 Perşembe

sokak sokak





















bana köfteler hazırlayın salatalar hazırlayın bir de pencere
oturup umutla birşeyler unutayım
...
meymenet sokağının tadını bilirim hep ama gidemem
oturur dosya düzenlerim akşama kadar
daracık boş zamanlarımda durup sokakları düşünürüm
deniz kıyılarına inen ufak tefek sokakları
doksaniki dosya düzenlerim başlarım yeryüzünü sevmeye
alışamadığım şeyleri sevmeye çabalarım
bir vakit var yeşille beşbuçuk arasında
evrenin sevişmek için yorulduğu yumuşadığı isteklendiği

ellerim kollarım sevinir ben sevinirim sokaklarda
durmaz yaşarım koyu koyu
dünyada meymenet sokağı var başka sokaklar var hep sokaklar
...
gökyüzünün kalkıp dudaklarıma bir değmesi var
oysa kapılar var duvarlar var perdeler var

bir bıraksalar
sonra başka şeyleri özlemeye

turgut uyar

sormuyorum susuyorum

























duy beni,kocaman duy beni
şimdi bize kim gülümseyecek...


mustafa akar

8 Aralık 2010 Çarşamba

sınırlar

belki de genç kızlığın sınırı burasıdır:Annenin babanın çocuğu olmaktan çıkıp,başkalarının gözdesi olmaya başlamak...

ali ayçil,sur kenti hikayeleri

açtım,gittim,geldim,gelmedim...

yazmak bir yara gibi bende...yara açılınca acıtır,yazmak duygusu açılınca acıtır...
yara arada olur,yazmak duygusu hep...

iyiki kitaplar var...

iyiki gözlerim var gören...

25 Ekim 2010 Pazartesi

pegasus

...
böylece bir bahçe koruyor beni
azarlanmış bir çocuk olmaktan
ve benim yüzüm en yakın handır
yorgun üşümüş yolculara
han!
sanki herkes
ne getiriyor yolculuklardan


varsın selamımı almasın saçaklar
alnım bayat bir somun gibi dağılsın
ben ki yalnızca aspirinle geçirdim bütün bir orta çağı
üşüyorum hanci atımı hazırlasın.


atakan yavuz,kunduz dersleri


-nerdesin ey atakan yavuz...güzel şair...


bu kitabı önce beklemek zorunda kaldım şehrimde...sonra istanbul'a gittiğim bir vakit,şule yayınlarına gittik Ş ile..ve şükür kitabı bulduk..yanında başka kitaplar da aldım..ücretini öderken pazarlık yapmaya hazırlanıyordum ki,adam çok makul bir fiyat söyleyince şaşırıp kaldım..
şu kelepir dedikleri şeydeymiş atakan yavuz ve başka birkaç şairin kitabı...
bu değerli kitabı ne kadara aldığımı söylemeye utanıyorum..
bu hayat ne tuhaf...
şairlik değeri olmayan birçok insan şairlik sıfatıyla bir sürü para kazanırken,
asıl şairler kelepire kalıyor..
gel de küfür etme kardeş...

24 Ekim 2010 Pazar

arada gelirlerse

Adem a.s ile Musa a.s münakaşa ettiler.Musa dedi ki:
Ey Adem!...sen babamızsın..bizi mahrum ve perişan ettin,cennetten çıkardın...
Adem de ona dedi ki:
Sen de Musa'sın,Allah seni kelamına muhatap etmekle üstün kıldı,kendi eliyle sana kitap yazdı..Allah beni yaratmadan kırk yıl önce üzerime yazdığı bir hususta beni nasıl kınarsın?
böylece Adem,Musayı susturdu...


müslim,kader,13

boşluk

böyle kendimi nasıl hissediyorum biliyo musun?
gökyüzünde asılı kalmış boş bomboş,böyle sahipsiz bir kuzu gibi hissediyorum


dedi...


ben de  bişiy diyemedim karşısında...



neden?

insanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu,ne diye onlardan nefret edesin ki?..ne diye kendinden nefret edesin ki?..keşke insan türüne ait olmak,o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi;keşke hayvanlar aleminden çıkıp aşılan o birkaç gülünç adımın bedeli,sözcüklerin,büyük tasarıların,büyük atılımların o dinmek bilmeyen hazımsızlığı olmasaydı!


diyor perec...


işte burada yazılacak söylenecek haykırılacak pusulacak kusulacak herşey bu hazımsızlığın sonucudur..


böyle biline..


olmadı..olmuyor..olmayacak..
gitmeyecek hiç bu ateşli ayna...